15 Ekim 2011 Cumartesi

Bel kemiği Yalnızlığına Devrim




Büyüdüğümde örgütleyeceğim hüznü. Pencere kenarlarındaki mutsuz bekleyişleri, kapının önünü süpüren gelinlikleri, tüm dinleri, eşcinselleri.
Büyüdüğümde örgütleyeceğim hüznü. Zorla gülenleri, kaçanları, kalanları, gitmek zorunda olanları, dostu, yabancıyı, şehveti, tutkuyu, aşkı..
Büyüdüğümde örgütleyeceğim hüznü. Kopmuş sayfaları, ezbere şiirleri, açları, tokları, fakirleri, putları ve kutsalları..
Büyüdüğümde örgütleyeceğim hüznü. Gözyaşlarını, doğum lekeni, belindeki dövmeni yalnızlığın üzerine salacağım. Öldüreceğiz yalnızlıklarını.

11 Ekim 2011 Salı

O Adamın Değil Odamın Kadını Ol



Zilimi çal uzaklardan ve uyandır beni gece yarısı ekspreslerine. Elindeki bavulu taşımaktan yorulmuş bir halde basamaklara sürerek adımlarını çıksan merdivenlerden. Kör bir bilmece gibi dağınık aklımla karanlıkta ararken kapıyı, cisminden arınmış kokun koşarak yetişse imdadıma. Sarsıntılarından tanısam seni sonra sokak çocukların gelse aklıma. Bana hiçbir şey senin gibi çıkagelemez istanbul.
Birisi kapıda diğeri banyoda çıkartılmış kırmızı topuklu ayakkabıların kadar fikrimi dağıtan… Omzundan düşürdüğün mor atkın kadar içini anlatan başka bir hal yok kimsede. Kendini bana sat istanbul.
Sen duşun altındayken sokak lambaları getirtsem odama ve sen odamdaki sokakta bir kadın olsan.
Betimlemeleri yalın ve çıplak.
Zemini sarı çamdan duvarları sıvasız tuğladan bir kafeste ahlaksız yüklemler teklif etsem sana sen saçlarını kurularken.

Ben perdeleri kadife adam… Yüksek duvarları yıldızlara uzanırken üst komşusunu kaçıran yalnızlık.
Telefonumu ilk ve son arayan şehir istanbul. Oyalanırken avucumdaki halatı sıkarak sen beni yaşatırken… Ve sonra hayat suyumu dudaklarından saçışını izlemekle tekrar umudu aydınlatmak…
saçlarını omzundan göğüslerine düşürsem ve boynundan sırtına öpücüklerimle bir yön Çizsem, sonra sen maddemde bir sarsıntı yaratarak tırnaklarınla cilalı parkelerimi çizsen.
Ben sana hovarda sen bana rastlantısal yaklaşsan ve ikimizde amatör kalsak.
Kasıklarımda tüyü bitmemiş gecenin tadıyla serin bir köşeye kıvrılmış kırmızı rujunun ışığında bir sigara yakarak camdaki silüetini izlesem sen kendine bakarken.

İkimizde çıplak
İkimizde ekşi
Tüm eşyalarımızı yakarak ısınsak ve bu kış birbirimize sarılarak yine çıplak uyusak…
Tüm cümlelerin sonunda yine kanser gibi takıntılarla çoğalabilir miyiz bu kadar yakınlaşsak ?